Merhaba Son Beş Yılım; Gülümsüyorum

Merhaba Sevgili Blog, Merhaba Son Beş Yıl, Merhaba Değer Verip Bu Satırları Okuyan Sen :)

Epey uzun zaman sonra yazıyorum... Hayatıma çok yeni giren değerli bir arkadaşımın, farketmeden hergün bloğum hakkında yorum yapması sonucu; kendimi ben neden yazmıyorum derken buldum ve işte burdayım :) İlk yazım kadar heycanlı...

Bu ilk yazı şerefine; son beş yılıma bir selam çakıp; yazılarıma devam etmek istedim...



Hikayeyi beni tanıyan aslında bilir... Beş yıl önce, yine aylardan Kasım... O dönem evimde salonda koltuğun köşesinde ağlıyorum; bir gece öncesi ve o sabah eski eşimle kavga etmişiz; resmen Allah'a yalvarıyorum ne olur güç ver atayım kendimi şu balkondan; bunu yaşamak istemiyorum, bana bir yol göster çıkar bu hayattan, gücüm yok... Günlerden cumartesi... O göz yaşları ile yüzüm gözüm ıslanırken; Bir telefon gelir, beklemediğim, öngörmediğim o telefondaki kişi der ki; kansersiniz, acil ameliyat olmalısınız... Ve sonrası kopsun kıyamet :) 

Bugün gülümsediğim; o gün ise hüngür hüngür ağladığım o an; dedim ki bundan böyle, ölümü ağzıma almayacağım, bundan böyle her nefes aldığım an şükür edeceğim, bundan böyle asla kendimi bu denli mutsuzluğa mahkum etmeyeceğim... Beş yıl önce verdim bu sözü... Ve beş yıl sonra sözümün arkasında durmanın mutluluğu ile Koca Bir Gülümsemeyle Merhaba diyeyim istedim ...

Beş yıl mühim... Kanserle bir şekilde tanışmış olan herkesin bildiği gibi, beş yıl süresince tekrarlamaz ise, o kanseri yendiğiniz kabul edilir... İlk tedavi sonrası, doktorum demişti; beş yıl önce üç ayda bir sonra altı ayda bir sonra her yıl kontrol olacak ve neticede beş yıl sonunda hücre tespit etmez isek iyileşmiş sayılacaksın...

Bu yıl beşinci yılım... Henüz kontroller başlamadı, gerekli randevular alındı, beklemedeyim... Yalan yok; son beş yıldır Eylül sonunda içimi kaplayan korku endişe kaçıp gitme isteği; mevcutta da benimle :). Lakin hiç bir anımda gülümsemeyi bırakmadım... Yaşamayı sonsuz seviyorum... Onu her şeyi ile selamlıyorum... Korku da yaşamdan bir parça; esiri olmadığın sürece onu da yaşamayı öğrenmek gerek...

Peki ne yaptım beş koca yıl...

Net; hayatımı baştan yazdım. Sıfırdan, bebek adımları ile kurdum... İlmek ilmek güzellikler işledim... Şefkat ile sardım kendimi... Canım ben...



İlk adımı boşanmak ile attım:) Böyle söyleyince komik, ama gerçek... Ameliyattan sonra, tedaviye başlamadan önce geçirdiğim zor bir süreç var... 67 kilo ile ameliyata girip, 90 kilo ile tedaviye başlamama neden (tam bir buçuk ayda 23 kilo aldım) olan muazzam hormon sorunları yaşadığım, bu sorunlar nedeniyle eklemlerimin ağrısından uyuyamaz hale geldiğim, fiziksel ve ruhsal ciddi sıkıntılarımın olduğu o süreçte; tek isteğim kavgası gürültüsüz bir dönem geçirmekti. Ama ne mümkün... Hani o dönemi bir kelime ile anlat deseler; mutsuzluk! Böyle bir mutsuzluk yok, bugün bile midemin içini acıtan mutsuzluk hali... Doktorumun şunu dediğini hatırlıyorum; henüz tedaviye başlamadık, metastaz zaten olmuştu, lenflerini de aldık, ikinci bir metastaz artık akciğere ve kemiğe olur; stressiz sakin hayat yaşamalısın, aksi halde... (bu kısımı yazmaya gerek yok) Haberleri bile seyretme... Canım ablam... Doktorda o vardı yanımda... Korktuk... Beraber... İşte o gün eve gittiğimde; şöyle bir baktım hayatımı paylaştığımı sandığım kişiye... Anlattım, doktorun dediklerini... Dinledi... Kendince anladı... Neticede TV'de HaberTürk izlemeye karar verdi :). Hakkıdır tabiki... Bugün o kişiyi anlıyor, kararlarına saygı duyuyorum. Eleştirmiyor, kırılmıyor, kızmıyorum. Gerçekten anlıyorum. Bu ayrı... Ama iyileştiğim gün onunla olmak istemediğimi de o gün biliyordum... Ve bir şekilde Allah yardım etti, ikna oldu, boşandık.  Hayatımda milyonlarca karar aldıysam; boşanmaktan daha doğru bir karar hiç bilmiyorum. Hani yani... Tam isabet :)

Aslında dualarım kabul olmuştu; ben bir yol göster diye ağladığım gün; Allah benim önümü açtı... Bu hastalık yoluma ışık oldu...

Sonra... Tedavi bitti... Tedavi bittiğinde 93 kilo idim... İlk ilaç yüklemesi sonrası, hastane odasından ailemle skype üzerinden konuşmuştum (yaklaşmaları yasak idi), sonrasında parmakların bile birleşmişti demişlerdi... Öyle ödem... Hani kilo 93 ise ben 110 falan hissediyorum :) Ama nasıl huzurluyum, o hastane odası cennet... İki yıl boyunca kurmayı unuttuğum hayaller geri geldi... Hayal kuruyorum, film seyrediyorum, ama en önemlisi gülümsüyorum...

Derken şükür ki; tedavim iyi geçti, ben minik minik yürüyüşlere başladım. Verdim kendimi gezilere, tek başıma aldım başımı Tayland a gittim, orda tanıştığım arkadaşımla İbizaya, ordan Fransa Dİsneylanda... 15 ülke falan gezdim galiba:). Bazılarına iki üç kez gittim. O fotoğraflarda nasıl yorgunum ama nasıl gülümsüyorum... Sudan çıkmış balık gibi şaşkın; yaşama derdinde...

Bu arada ameliyatta bazı sinirlerim kesildiği bazıları zarar gördüğü için sağ kolumu kullanamaz hale geldim. Onun fizik tedavisi umudu doktoru derken iki ülke arası hastane ziyareti modunda yaşamaya başladım. Ve o arada bir doktorun tavsiyesi ile yoga girdi hayatıma... Canım yogam... En büyük gülümseme sebebim...

Tıp çaresiz kaldı, yogam kolumu bana geri verdi... Dahası aynı benim gibi olan bir sürü insan girdi hayatıma... Yalansız çıkarsız... Sangha gücünü verdi...

Yoga eğitmeni oldum !!! Bu hala kahkaha sebebim; sen hukukta doktora yaparken, yoga eğitmeni olmaya karar ver:)) Daha bu ne ki; Hocamın asistanı bile oldum :). Hocam, kıymetlim Deniz Bağan bana Psoas Eğitiminde asistanım olur musun dediğinin akşamı, 3 saat aralıksız evde dans ettim :)) Gülmek... Güzel şey be... Bugün rahatsızlıklarla ilgili Terapi Yoga uzmanlığı için uğraşıyorum; benim gibi çaresiz kalan bir kişiye çare olabilmek için... Tek bir kişiye umut olabilmek bile gülümseme sebebi benim için...

Avukatlık, Boşanma Avukatı olarak konferanslarda konuşmacı oldum, anlattım... Onlarca kadına onlarca erkeğe umut oldum... Yalnız değilsiniz dedim. Şiddete karşı durdum. Bir kişi gülümsedi, ben gülümsedim...

Dahası... Sağlıklı yaşamın sırlarını araştırdım. Üzerimde denedim. Bağışıklık nedir, nasıl yüksek tutarız... Enerji alanı nasıl temizlenir derken; Reiki ile tanıştım; canım hocalarımdan el aldım... Şifa ile tanıştım. İnsanlara ellerim iyi geldi, onlar gülümsedi, ben gülümsedim.

Son üç yıldır, tedavim süresince aldığım ve hayatım boyunca almak zorunda olduğum hormon ilacım dışında hiç bir ilaç kullanmadım. Gribi, öksürüğü ilaçsız yenmeyi öğrendim. Hasta olma oranım önceki hayatımla karşılaştırınca hiç denilebilinir :). Tabiki gülümsüyorum...

Kilo mu... Hiç umursamamayı öğrendim... Esas kilonun beyinde olduğunu anladım. Bana telefon edip yoga spor vs yapıyorsun ama hala tombişsin diyen "arkadaşlarım" oldu... İnanması güç di mi? Üstelik hastalığımı biliyordu bu insanlar... Buna rağmen dediler... Onları da anladım. Kırılmak, belki bir dokunmuştur kalbime ama öğrendim. O insanların sorunları kendileri ile; onlar için üzüldüm daha çok... Hoşnutlukla doğrudur dedim geçtim gittim... Onlara da gülümsedim. Diyemedim ki doktorlarım bağışıklığın düşmesin, kilo vermeye uğraşma, aman dikkat et kendine dediler... Diyemedim çünkü anlayamayacak kadar acımasızlardı... Ama onları da anlıyorum. Hem de gülümseyerek...

Çok "arkadaş"ıma elvada dedim... Ben meğerse ne arkadaş fakiriymişim :). Güçlü iken canım diyip, güçsüzken dedikodu yapan yanımda olmayan o kişiler... Sizleri de anlıyorum, kenarda durabilirsiniz, kimseye kırgın değilim... Beni şaşırtan dostlarım da oldu, yalan yok... Hani çok yanında durduğum, en iyi en kötü anında elimi omzuna koyduğum arkadaşım "pof" diye yok olurken; belki de ona hiç yararım olamayan arkadaşım iki eliyle sardı sarmaladı beni... Eskiler ayrışırken; Çok da yeni arkadaşıma merhaba dedim... Yepyeni bir çevrem oldu, yargısız, hayırlı... İyi insanları biriktirdim etrafımda... Bu sefer çok iyi insanlar biriktirdim gerçekten... Koskoca bir sevgi çemberinin ortasında oturuyorum; hayatımda hiç hissetmediğim kadar güvende hissediyorum kendimi... Gülümsüyorum.

Bir minnak köpeğim oldu... Hayat arkadaşım... Hasta... SM denilen bir beyin omurilik hastalığı var, geçici felçler geçiriyor, kalıcı olmaması için dua ediyoruz... Reiki yapıyorum ona, ağrı kesiciler içiriyorum her gün... Bana güç veriyor çünkü o da her şartta gülümsüyor... Hep kuyruğu sallanıyor...  Yapışık yaşıyoruz... Gülümsüyorum. Onu yanımda götürebilmek için her yere arabayla gider oldum; bir uzun yol şoförüyüm... Eski zamanlarda demişlerdi ki; Bostancı'dan Ümraniye'ye bile gidemezsin sen, kadınsın, araba kullanamazsın... Buna inanmıştım :) Duygusal şiddet denilen durumun sonucu... Beş yıl sonra... Uzun yol tatili bile yaptım; canım Elifim ve Luckyimle... Ve o arabayı her uzun yolda kullandığımda gülümsüyorum... 

Çok okudum... Daha fazla okuyamazdım galiba... Kaç kitap bitirdim bilmem... Ama her yeni kitap bir gülümseme getirdi.

Mala yapmaya başladım, mandala çizmeyi öğrendim, meditasyon ile tanıştım... Hepsinde gülümsedim.

Yeğenimin heycanlarını anlamak için; çocuklarla yogayı araştırdım, yakında onun uzmanlığı da geliyor heycanlıyım... Scooter aldım, ama motorsiklet olan değil, çocukların kullandığı, itmeli:). Yazın yeğenimle (6), evden gizlice kaçıp, ben scooter o bisiklet ile çılgınlık yaptık... Beni kankası ilan etti. Teyzeliğimle gurur duydum:).  Çok güldüm.

Son heycanım Ayurveda ile tanıştım. Çılgınca ayurvedik detoks yaptım; şu an 6. haftayı yarıladım. 5. yıla özel, ameliyat olduğum kiloya dahi elvada dedim :). Gülüyorum; çünkü hiç kilo verme niyetim yoktu, sürpriz oldu... Ayurvedaya çok inandım. Cildim, saçım, tırnağım bile değişti... Bu işin peşini bırakmam ben... Öğrenmeye devam... Öğrendikçe gülümsemeye de devam...



Beş yıl... Koca beş yıl...

Kanserle mücadele eden, etmiş, ya da hasta yakını olanlara sözüm var; gülümsemeden vazgeçmeyin... Evet biliyorum zor... Evet çok iyi anlıyorum, en harika hastaneye de gitseniz, artık yoruluyorsunuz... Ayaklarınız gitmek istemiyor. Biliyorum korkuyorsunuz içten içe... Çoğu zaman kimse ile paylaşamıyorsunuz... O bıkkınlık halini kalbimde hissediyorum. O bir sonraki adımı öngöremez iken, o beş yılı yaşamanızı anlıyorum. 

Tüm felç, kısıtlılık yaşan kişilere de sözüm var; dudaklarınız hareket ediyorsa gülümseyin... Edemiyorsa kalbinizden gülümseyin... Şükür... Öğrendiğim bu, kalben şükür diyerek gülümsemek... Zor biliyorum... Bu ülkede belki daha da zor... Konuşan olacak, kırılacaksın, kırılmaktan yorulacaksın belki de... Yalnız değilsin. Çare yok diyecekler, inanma... Nefes aldığın her an bir çare bir umut var... Sen buna inan... Mümkünse yoga yap... Tanış... Mucizeye yer ver hayatında...

Ve sen; sağlıklı bedene sahip insan... En çok sen farket ve sahip çık ruhuna... Asla off deme, şöyle bir eline ayağına bak ve şükür diyerek gülümse... Sıkışıp kalma bir ruh halinde, kimsenin senden gülümsemeni almasına izin verme... Güçsüz hissedersen kapa gözlerine, güldüğün anları düşün... O anlar her gün olsun hayatında izin ver... Sahip çık bağışıklığına... Kilo gibi komik şeylere bu toplumun sana takıntı yapmasına izin verme... Sen sağlığına odaklan, sağlığın iyi ise; boşver gerisini... Hareket et... Durma... Çalış üret öğren... Ve asla vazgeçme gülümsemekten...

Beş yılım... Teşekkürler... Bana bugünümü hediye ettiğin için... Öğrettiğin için... Öğretmeye devam ettiğin için.. Bu beden bu ruh için minnettarım..

Kendime kocaman gülümsüyorum; Afferin be Bihter, iyi iş çıkardın...

Sevgiyle...


















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Teyzenin Mektubu...

Spor Zamanı !!! Bir 10k Macerası... Vol 1. Aydınlanma

Yoga ve DeğişEn Hayatım...