Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sevgili 2015...

2015 giderken; koskoca 365 günü beraber geçirmişken, bir elveda yazısı yazıp, şöyle bir neler yaşadım bakmasam olmazdı... 2012'nin son döneminde yaşadığım zor günler; 2013'ün ilk yarısında da hayatımda etkisini göstermişti... 2013'ün ikinci yarısında da ruhumu arındırmaya karar vermiştim. 2014'ün sonuna dek ruhumun dinlenmesi için çaba sarfettim. İşte bu nedenle 2015 benim için yeniden doğuş yılıydı... Hatta herkese 2014 sonunda; 2015 benim yılım olacak kusura bakmayın diyordum:)...  Heycanla beklediğim 2015'i çok sevdiğim çok kıymetli arkadaşımla karşıladım; dans ederek :). Benim için yeni yılın ilk günü hep çok özel olmuştur. Yeni bir yıla uyanmak benim içimi enerji doldurur... Almanya'dan yeni yıl için gelen canım arkadaşımla, sabah uyanınca ilk işimiz Rumelihisarı'nda boğaza karşı Kale de kahvaltı etmek olmuştu... Mekan zaten ikimizin favori yeri.. Sıcacık çayımızla... Misss.... Yılın ilk günü ilk süprizi... Pozitif enerji ile dopdolu canımın ...

Kadına Karşı Şiddet derler adına... Bana sorsanız Aile İçi Şiddettir her Şiddetin adı...

Çok yaşadım, çok dinledim, çok okudum... Bundandır ki kendimde Kadına Karşı Şiddete ilişkin cümleler kurmakta çok hak görürüm.. Aslında bana sorarsanız ben şiddetin cinsiyeti olmadığına inanıyorum... Hatta tam da bu nedenle, Kadına Karşı Şiddetin arttığını düşünüyorum. Eğer hiç bir cinsiyet yaş ayrımı yapmadan şiddete karşı çıkılabilseydi bugün Kadına Karşı Şiddete Hayır diye kampanyalar düzenlenmezdi... Peki hepimiz bu kadar masum gözlerimizi açarken; hatta kundaktayken "melek" diye bahsedilen insanoğlu nasıl bu kadar öfke problemi olan "kötü" kişilere dönüşüyor? Ben tüm şiddetlerin en temellinin Aile İçi Şiddet olduğuna inananlardanım... Aile içi şiddet büyüdükçe Kadına Karşı Şiddete dönüşüyor; neden mi? Şiddet, ilerleyişini hep güçlüden güçsüze doğru sürdürüyor... Fiziki olarak güçlü olan güçsüze şiddet uyguluyor... Aile İçi Şiddet... Şiddet dediğimizde aklınıza hemen fiziki şiddet gelmesin; mobbing dediğimiz duygusal şiddet de azımsanamayacak ka...

Spor Zamanı !!! Bir 10k Macerası ... Yürüyüş Antremanları...

Bir önceki Spor Zamanı köşemde, 10k yolundaki aydınlanmam nasıl oldu anlatmıştım... Tabi hepimiz dönem dönem benzer aydınlanmalar yaşarız; bu yüzden bir çoğumuz spor salonlarına defalarca yazılmışızdır ve sonra da kapısına dahi uğramamışızdır... Ben de bu aydınlanmaları çok gördüm ama meğerse onlar sadece alacakaranlımış... Aydınlanma değil... Aydınlanma olunca insan vazgeçmiyor... Tabi ben yine de kendime güvenmediğim için; sevgili Sağlıklı Hayat Koçum Sude Küçükkınalı ile devamı bağlantı içindeydim... Facebook'taki hareket candır grubunu ise her gün devamlı takipteydim... Ancak tanıyorum kendimi... Üstelik etrafımda spor yapan bir arkadaşım bile yoktu... Bu durumda, vazgeçmemek için kendime hedef koymalıydım ve tam o saniyede engelsizsporcuyum projesi ile birlikte Avrasya Maratonu girdi hayatıma... Günde 5k yürüsem yeter diyen bende yine bir ukalalık... 10k yürümeye karar verdim...  İlk önce hareketcandır ekip üyelerinin gönderilerine baktım... 10k yürüyenlerde 1.30 ...

Bakım Zamanı !!! BitKisel Tonik :)

Hobilerin kadını olarak; 2015-2016 yıllarında, bir hedefim de güzellik uzmanlığı sertifikası almak... Aslına bakarsanız, bu konudaki yazılarıma uzmanlık kurslarım bitince başlayacaktım ama... Öyle stresli birgün geçirdim ki; bana çok iyi gelen hobimi bir an önce paylaşmak istedim... Bir avukat, güzellik uzmanı olmak için neden eğitim alır ? :) İlk amacım, dedim ya hobi idi... İşte bir iki makyaj yaparım, cilt temizleme öğrenirim diyordum; maksat haftasonları boş geçmesin... Şimdilerde ise hobiden öteye geçmeye başladı... En başta evde kendime cilt bakımı yaparım diyen ben, bugünlerde arkadaşlarıma, kursa gelsenize, siz de yapalım demeye başladım :). Çok keyifli... Bir gün ofisimin arka tarafında, güzellik salonu açarsam şaşırmayın diye baştan söyleyeyim :)) Cilt bakımının; özellikle aylık kapsamlı cilt bakımın detaylarını daha sonra vereceğim... Ama şu an işe biraz daha keyifli yerden başlamak istedim... Günlük cilt bakımımız... Ki bizler günde iki kez tavsiye ediyoruz ama...

Spor Zamanı !!! Bir 10k Macerası... Vol 1. Aydınlanma

Yaklaşık 5 aydır, çeşitli mecralardan hem çalışıp hem yürüyüş, koşu yapan kişileri takip ediyorum... Beni tanıyan bilir... Benim genlerimde kıskançlık yoktur; yani sanırım yaratılırken o gene gerek görülmedi bende... O nedenle hiç kimseyi hiç bir şeyi kıskanmam... Ama belki de ömrümde ilk defa, bu denli güzel spor yapanlara imrendim...  Ben de bir çoğunuz gibi, defalarca spor salonuna yazılıp gitmeyenlerdenim :). Bir de devamlı "benim hiç vaktim yok ki, ben çalışıyorum ki" gibi klişe cümlelere sığınmayı yıllardır çok sevmişimdir... 2 yıl önce yaşadığım rahatsızlık ile, hayatımı baştan yazdım... Benim için birinci öncelik ruhen arınmaydı... İlk olarak ruhumu temizledim, devamlı negatif enerji ile dolaşan insanlara karşı kendime bir kalkan oluşturdum, öyle ki artık insanları uyarır hale geldim... Negatif konuşacaksan sus demeye başladım...  Tamam ruh arındı ama son 5 aydır artık beden de arınmak istiyordu... Spor ama nasıl başlamalı, nasıl alışkanlık edinmeli derke...

Tiyatro Zamanı; Bir Yaz Gecesi Rüyası / William Shakespeare

Ne mutlu bana ki; bir tiyatro tutkunu olarak bu oyunu Harbiye Açıkhava'da Levent Üzümcü'nün baş rolü ile izleme imkanına sahip oldum... Levent Üzümcü gibi bir tiyatrocunun atılmasının, hem biz tiyatro sevenler için hem de Şehir Tiyatroları için ne büyük bir kayıp olduğunu söylemeden geçmem mümkün değildir... Mizah anlayışı olmayan, özgürlüğe karşı bir örgü içersinde tiyatro için savaş veren bir kaç iyi adamdan biridir Levent Üzümcü...  Şehir Tiyatrolarının kısıtlı imkanları düşünüldüğünde şahane bir oyun çıkarıldığını söylemek gerek... Belki tiyatroya olan sevgimden belki de Harbiye'nin büyüsünden dolayı ben muazzam bir keyif almıştım... Ama baştan söyleyeyim; çok tiyatro sevmeyen biriyle gitmenizi pek tavsiye etmem :). Denedim gördüm... Olmuyor :) Bence küçük sahnelerde de çok keyifli olmaz... Gitmek için Harbiyeyi beklemeniz önemle tavsiye edilir :) Oyunun konusu biraz karmaşık... O nedenle Wikipedia'dan alıntı yapıyorum; Theseus ve Hippolyta’nın düğü...

Tiyatro Zamanı; Ölü Adamın Cep Telefonu / Sarah Ruhl

"Ansızın ölen bir adam ve tüm hayatını kontrol eden bir cep telefonu. Eğer cep telefonunuz siz bu dünyadan ayrıldığınızda başkalarının eline geçerse yaşamaya devam edebilir misiniz? Eğer cep telefonunuz yaşadığınız süre içinde tüm hayatınızı kontrol etmeye başlamışsa, kendi varlığınızı gerçekten ispat edebilir misiniz? Ya da siz öldükten sonra tüm kontrolü başkası ele geçirirse, kim ve ne olduğunuzu nasıl kanıtlayabilirsiniz? Daha da vahim olanı, bir makine tüm hayatınızı kontrol altına alırsa ondan nasıl kurtulabilirsiniz? Ölü Adam Gordon, rastlantı sonucu Gordon'ın telefonu eline geçen Jean, Gordon'ın zavallı kardeşi Dwight, tuhaf annesi Bayan Gottlieb, çatlak karısı Hermia ve telefonun peşindeki sevgilisi Carlotta tüm bu soruların cevaplarını veriyor(mu acaba?)!!!"   şeklinde oyun özetlenmiş İstanbul Büyükşehir Belediyesi şehir tiyatrolarının internet sitesinde... Oyunun özeti bu ama bana sorarsanız; oyun tek cümle ile Hermia karakterine can veren Pelin Budak...

Kitap Zamanı; Açık Ruh Ameliyatı - Dr. İzzet Memi

Resim
Sevgili İzzet ile bir eğitim esnasında tanışma şansı buldum... Bu kadar pozitif, güler yüzlü bir arkadas tanimisken; iyi bir kitap okuyucusu olarak, kitabını alıp okumamam söz konusu bile olamazdı... Tamamen yazarının guleryuzü beni bu kitabı almaya itse de, psikoloji okuyucusu olarak nasıl bu kadar zamandir alıp okumamışim diye kendime biraz sitemde bulundum. Lakin daha sonra bu kitabın bir çok Kitapevi'nde Kişisel Gelişim  raflarını süslediğini gördüm. .. Evet kişisel bir gelişinden bahsettiği dogrudur ama bana sorarsanız psikoloji kısmı çok daha ağır basıyor.... Açık Ruh Ameliyatı... Aslında tam da ismi gibı. .. Vücudunuzda organlarının içersinde dolaşıyor yazar; ruhunu iyileştirmeye çalışıyor... Daha Doğru bir ifadeyle farkındalığa ulaşmaya çalışıyor.... Ben; beyin ile yüzleşme kısmında; adeta kendimi okudum... O kadar etkilendim ki... Bir çok sayfayi iki kez okudum... Sevgili Izzet'in ruhuna ve beynine sağlık... Kitap ince gibi gözüküyor ama baştan söyleyeyim...

Tiyatro Zamanı / Çürük Temel - Emile Fabre

Resim
Tiyatro benim için adeta bir tutku... Bir tutku ile çalışıldığını bildiğim için de Şehir Tiyatroları vazgeçilmezimdir. İşte tam bu nedenle Çürük Temel benim çok heyecanlandığım bir oyundur. Çürük Temel, Şehir Tiyatroları'nın perde dediği ilk oyun olması dolayısıyla; her tiyatro severin izlemesi gereken bir oyun... Emile Fabre'nin yazdığı oyunu; benim kesinlikle favori yönetmenlerimden olan (aynı zamanda oyunculuğunu da çok severim) Engün Alkan tarafından yönetilmekte... O nedenle kusursuz bir oyun izliyorsunuz... Şehir tiyatrolarının 100. yılı olması dolayısıyla bu yıl tekrar perde diyen oyunun sonunda sizi güzel bir süpriz bekliyor... Tek perdelik oyunda, oyunculuklar dönem dönem yükseliyor; dönem dönem de sakin bir çizgide ilerliyor. Bir aile dramı olarak adlandırabiliriz... Yıllar yıllar önce ilk defa perde diyen bu oyunun konusu günümüzde bile seyirciyi düşündürecektir... Benim çok heyecanla bekleyip izlediğim bu oyunu; tüm tiyatro aşıklarının izlemesi umuduyla....

Bir yılda kaç mevsim yaşarsınız? Ben 1460!!!

Hangi mevsimi daha çok seversiniz? Bugünden geriye doğru iki yıl kadar gidip; bana bu soruyu sorsaydınız; muhtemelen cevabım... "Bilmem... yaz heralde ben pek soğuk yağmur vs sevmem" gibi bir cümle olurdu...  Aslında bu yazıyı okuyan bir çoğunuzun ya henüz karar vermediğini ya da bir tanesini çoktan seçtiğini biliyorum... Nereden mi? Dedim ya... Ben de aynıydım... Sonra ne mi oldu? Nefes almayı öğrendim... Hayatı yaşamayı... Ve cevap mı... Siz mevsimleri ayırıyorsanız; daha hala yaşadığınızın farkında değilsiniz... Mevsimler sizsiniz... Genelde sabahları erken uyanırım... Gözümü bir kere açtım mı; o yatak terk edilmeli :). Sevmem miskinlik... Hayat akarken; aynı yerde takılmaya gerek var mı? Uyandığımda kahvem bitene kadar hayat ilkbahardır benim için... İnsan yeni bir hayata başladığını hisseder; eğer yeni bir güne başladıysan; o yataktan nefes alabilerek uyandığın anlamına gelir... Bu benim için yeni bir başlangıç demektir.Tabi hepimiz gibi ben de sabahları...

Kitap Zamanı; İKİ KİŞİLİK YALNIZLIK - SİNAN AKYÜZ

Resim
Sinan Akyüz, yine gerçek bir hikayeden yola çıkarak, harika bir kitaba imza atmış... Aslında kitaptaki hikaye çok içimizden... Tam sevgili ülkemin sosyolojik psikolojik yapısını anlatan, acı dolu bir evlilik hikayesi... Bunu nereden biliyorsun ey hukukçu derseniz; arkadaş çevrem bir yana bu meslekte 200ü geçkin çiftle görüşme imkanı buldum... Hepsi apayrı hikayeler barındırıyor içersinde... İşte bu nedenle; özellikle evli çoğu çift; bu kitabı okurken kendi ilişkilerinden parçalar bulacak; buna eminim. Evet kabul ediyorum; ayrılmak boşanmak zor bir süreç.. Hele ki bu ülkede yaşayan bir kadınsanız; bu süreç sizin için çok çok daha zor... Ben bu düşünceler içinde gel-git yaşayan insanlara hep şunu söylüyorum; Hayat upuzun bir yol... Ve bu yolda herkesın yalnızca 1 kez yürüme hakkı var... Bu yolda sağlıklı mutlu ilerlerken; yol ikiye ayrılıyor önünüzde ve siz bir hata ile (ki bu bir hayat, hata yapmak da nefes almak kadar doğal) çıkmaz bir sokağa giriyorsunuz... Sokak biraz ...

TİYATRO AŞKI - İKİ ARADA BİR YERDE

Resim
Kitap okumak benim için bir vazgeçilmez... Yazın iki günde bir; tatilde ise günde bir kitap bitirirken kışın iş yoğunluğu nedeniyle kitap bitirme ortalamam ayda bir oluyor... İşim de okumak ve yazmak üzerine olunca, vakit bulmakta zorlanıyorum. O yüzden kışın benim için öne çıkan hobbyim tiyatro oluyor... Ben görselliğin ön plana çıktığı oyunlardan çok, oyunculuğun ön planda yer aldığı oyunları seviyorum... O yüzden şehir tiyatroları her zaman öncelikli tercihim oluyor... Şehir Tiyatrolarının bu sene sahneye koyduğu yeni oyunlardan biri İki Arada Bir Yerde... Yazan: Danis Tanovic Uyarlayan/Yöneten: Yıldıray Şahinler Konu: Kısaca bir savaş komedisi... Film savaş bölgesinde geçiyor... Kim neden kimle savaşıyor, bu savaştan çıkarı olanlar kimler, barış isteyenler gerçekten barış istiyor mu gibi soruları; kimi zaman hüzünle kimi zaman ise mizahın yardımıyla güldürerek ele alıyor... İki perdeden oluşan bu oyunu ben sevdim... İnsanın zaman zaman yüreğini burkan bu oyun, tiyatro s...

BATUM - TRABZON - RİZE / YAYLALAR

Resim
İnsanın aynı dili konuştuğu arkadaşları olmalı hayatta... Ben bu konuda biraz şanslıyımdır :). Aynı dili konuşabildiğim farklı farklı arkadaşlarım vardır... Benim için yerin zamanın pek önemi yok; her bir arkadaşımla geçirdiğim tüm anlarım çok kıymetlidir... O yüzden vaktim oldukça; gelen tekliflere, organizasyonlara asla hayır demem :). İşte bu gezim de; çok çok çok sevdiğim canım dostumun, şirket arkadaşlarımızla böyle bir gezi planlıyoruz, gelir misin demesi ile start aldı... Fikri duyduktan birkaç dakika sonra biletimi almıştım :). Genelde kalabalık gruplarla tatil/gezi yapmak biraz risklidir... Mutlaka grubun ahenkini bozan birileri çıkar ancak 13 kişilik gezi grubumuzla daha önce Van'a da gitmiştim... Dolayısıyla şahane bir tatil olacağından emindim :). Aslına bakarsanız Batum'a da önce de gitmiştim... Trabzon ve Rize'yi ise neredeyse hiç merak etmiyordum... Batum için düşüncelerim hala aynı ancak... Özellikle Rize'nin yaylalarına olan önyargımdan ben bi...

KİTAP ZAMANI; Yatagimdaki Yabancı - Sinan Akyüz

Resim
Aslına bakarsaniz; hayatta hepimizin bazı sırları vardır... Kimi zaman bu sırlar büyük kimi zaman ufak olabilir... Kimseye soyleyemedigimiz uzuntulerimiz vardır. .. Neden bu yükü içimizde tutarız bilmem... Sanırım kendimizi hayata karşı korumak istiyoruz... İşte Sinan Akyüz kitabında bu sırların yüzeye çıkışını anlatıyor... En yakınım dediginiz; yatağınızi paylaştığınız kişiyi ne kadar tanıyorsunuz? En tanıdığınıza inandığıniz kişiyi dahi sadece onun anlattığı kadar taniyoruz aslında... Kitabın konusu bence muazzam... Lakin galiba ben anlatış şeklini çok sevemedim... Tabiki yazarın kalemine sağlık... Ancak kitap baştan sona dialog ile geçiyor. ... Çok beti...

Evlilik Sözleşmesi... Olmalı mı Olmamalı mı?

Yüzlerce boşanma dosyasına bakmış olduğumdan mı, psikolojiye olan merakımdan mı ya da ilişkileri incelemeyi sevdiğimden mi bilinmez ama meslek hayatımın yanı sıra arkadaşlarım arasında da son günlerde en çok gündeme gelen, bana en çok sorulan konulardan biri... Evlilik Sözleşmesi... Yasal boyutu hakkında; özellikle uygulama kısmında yaşanan sorunlar, teknik bilgi eksikliği gibi eleştirilerimi burada yapmayacağım... Belki bir başka zaman... Uzun zamandır aklımda olan bu yazıyı, az önce okuduğum haber sonrası aniden yazmaya karar verdim. Haber yeni evlenen bir çiftin erkek tarafının gazeteye verdiği röportaj da evlilik sözleşmesi imzaladıklarını belirtmesi... Başlık ise Eşime Evlilik Sözleşmesi İmzalattım... Açık net olarak; bana evlilik sözleşmesi çok da anlamsız gelmiyor; bilakis çoğu zaman mantıklı bile ancaaaak.... Bunu dillendirmek, söylemek büyük bir hata; daha çok samimiyetsizlik gibi geliyor... Türkiye'de evlilik sözleşmesinin işlevselliği ne yazık ki tartışılır. Öyle...