Türkiye'de Avukat olmak...
Kanunların her saniye değiştiği bir ülke olmamızdan, bir maddenin çıkarılıp, daha sonra yanlış oldu diye geri yazıldığından, çığ gibi çoğalan hukuk fakültelerinden, harçların yüksekliğinden bahsetmeyeceğim... Onlar ayrı bir boyut... Belki başka bir zaman...
Türkiye'deki avukatlar dışında kimsenin bilemeyeceği zorluklarımız da var bizim... Kimse bilmez anlamaz...
Garip bir ülkeyiz... Adliyede bir olumsuzluk olur; avukatlar sorumlu tutulur, güvenliği bizim ihlal ettiğimiz söylenir... Birden herkes bize cephe alır... Halbuki adliyelerin güvenliği bizim için herkesten daha mühim; her gün adliyeye giden biziz... Niye güvensiz bir yer isteyelim... Evinizin iş yerinizin güvensiz olması sizi mutlu eder mi? İnsan evinde işinde en güvende hisseder kendini... Bizim için adliye de bir iş yeri... Hatta bazı günler evimizden çok orada vakit geçiriyoruz... Nasıl biz suçlu oluyoruz... Anlaşılmaz.
Adliye demişken... Öyle uzaktan heybetli durduğuna, üzerinde Adalet Sarayı yazdığına bakmayın... İçinde adalet var yok diye de tartışmayacağım :). O da ayrı bir konu...
Mesela, haberlere konu olan dünyanın en büyük adliyesi; Kartal'daki Anadolu Adliyesi... Kaç yıl oldu açılalı hatırlamıyorum ama yıllardır klimaları çalışmaz... Evet :). Bu gerçek; dünyanın en büyük adliyesinde klimalar çalışmıyor :). Hakimler ve kalemler pervaneler ile serinlemeye çalışıyor... Çalışırken uzun kollu cübbe giymek zorunda olan hakim, savcı ve avukatların yazın ortasında dışarısı yanarken klimasız bir ortamda adalet sağlamaya çalıştığını düşünün... Daha sonra adaletin nasıl tecelli ettiğini sorgulayın...
Amaaan yaz dediğin 3 ay; 1 ayda Adli Tatil zaten diyen olabilir... (Hemen yeri gelmişken, adli tatilde de çalışırız biz; mahkemeler de kilit vurmaz... Yani 1 ay yaz uykusuna yatmıyoruz)
Peki kışın??? O dünyanın en büyük adliyesinde hayat normal mi sanıyorsunuz? Yerlerin en parlak en kaygan zeminle kaplanmış olduğunu belirtmek isterim... Islak ayakkabı ile yürümek bir başarı öyküsü... Ben arabayla gelirim ayaklarım ıslanmaz diyen olabilir. Tamam. Kabul. Ama süprizler bitmez... Eğer en üst kattaysanız, özellikle de B Blok 3. kattaysanız ki bu en yoğun katlardandır, Aile Mahkemeleri burdadır; etrafta rengarenk kovalar göreceksiniz... Şaşırdınız mı? Biz alıştık :). Adliyenin tavanı akıyor!!! Öyle kuru ayakkabılarla gelmek olmaz; mutlaka kaymalısınız...
İşin komik kısmı tavanı tamir etmek yerine, bütçeden kova almayı tercih ediyorlar. Kova sayısı artıyor; tavan tamir edilmiyor... Amaaa dünyanın en büyük adliyesi bu:)
Müvekkiller anlamaz... Halbuki duruşması uğruna her an ayağımızı kırabiliriz... Sadece müvekkillerimiz için; canımızı ortaya koyuyoruz...
Bloklar arasında geçişin sadece sıfır ve eksi birden sağlandığı dünyanın en büyük adliyesinde hala sık sık mahkemelerin yeri değişir. Mesela benim Ticaret Mahkemelerinde olan bir dosyamın üç duruşması da farklı yerde yapıldı :). Şükür diyoruz en azından farklı da olsa hakim vardı... :). Bir de atanamayan atansa da göreve başlamayan hakim krizimiz vardır bizim... Üç celse (ki her celse arası iki ay olduğunu düşünün) hakim beklediğim oldu :). Sonra dava neden uzuyor... Anlat anlatabilirsen müvekkiline...
Aniden elektrikler de kesilir... Gerçi ülkede bir gün elektrik kesildi; nedeni hala bilinmiyor ama hayat devam ediyor... O yüzden adliyede elektrik kesilmesini çok görmemek lazım:). Ama jeneratör niye çalışmaz onu anlamam... Çağlayan Adliyesi'nde bu yüzden duruşmaların yapılamadığını biliyorum... Benim bilirkişi olarak son günümdü dosyayı almak için... Alamadım :). Elektrik kesik :). Jeneratör çalışmıyor... Herkesin orada hazır olması yetmiyor; tutanak basılamıyor ki... Elektrik olmadığına dair tutanak tutup yeni bir usul yaratıyoruz mecburen :).
Hadi tamam; sapasağlam ulaştınız, elektrikler de var tam işinizi yapacaksınız.... UYAP çalışmaz :))
Tamam Sultanahmet Adliyesi döneminden gelen biri olarak, UYAP iyiki var... Kabul ediyorum... UYAP'ı bilmeyenleri tanıtayım; Ulusal Yargı Ağı Projesi... Hemen belirteyim; TC'sini verdiğiniz herkesin davasını, kredi notunu falan görmüyoruz :). Yani adliyelerden bile mümkün olsa kovulacağız; UYAP'a tam erişim verilmesini beklemeyin... Biz vekaletimiz olan dosyaları burdan takip edebiliyoruz, belirli işlemler yapabiliyoruz. Adliye personeli hakimler; herkes bu sistemin belli kısmına erişiyor. Dilekçe vermek isterseniz UYAP'a işlenmesi lazım. Bu kısım güzel. Ama sorun şu ki UYAP sık sık çalışmıyor :). Ya da yavaş çalışır ya da iki üç saat kesilir... Ben son günlü bir işim olduğu için adliye üç saat UYAP'ın çalışmasını bekledim... Bir tane davayı açabilmek için ise dört gün UYAP'ın tarama işlemini yapabilmesini bekledim... Müvekkile bunları anlatabilme kısmı da ayrı bir meziyet...
UYAP çalıştı... Şanslısınız... İşinizi yaptınız; dava açtınız... Birgün bir bakarsınız; alakasız bilmediğiniz bir dosyanın cevap dilekçesi ulaşır size... Dilekçede adınız bile geçmez... Bu ne diye ararsınız kalemi... Hata olmuştur. Geri yollayın der :)). Basit tabi, abartmaya gerek yok: hata olmuş. Eeee dersiniz doğru dilekçe nerde? Bilmem derler... O da başka yere gitti demek ki :))).. Peki ne olacak? Bekleyelim bakalım :). Bekleyelim de müvekkil soruyor; karşı taraf ne demiş? Siz de bu soruyu merak ediyorsunuz ama cevap KAYIP :))
Şimdi... müvekkilinize anlatmanız lazım... Tüm bu ve bunun gibi olayları anlatın... İnanmaz gözlerle bakıyorlar... Avukat milleti zaten yalancı kabul ediliyor... Yalan atacak olsak bu yaşadıklarımız gelmez ki aklımıza... Daha mantıklı bahaneler söyleriz... Biz mantıksızlıklar içinde; adaletin bir ucundan tutmaya çalışan avukatlarız... Dünyadaki avukatlardan en büyük farkımız, Türkiye'de avukat olmamız..
Türkiye'de avukat olmak... Bir sanat...
Yorumlar
Yorum Gönder